Suna, 40’lı yaşların başında, dünyalar güzeli bir kadındır. Göksu sahilinde zar zor işlettiği ufak bir balıkçı dükkanı vardır. Çocuklarıyla beraber Göksu yakınlarında, bahçe içinde bir gecekonduda yaşar. Dişinden tırnağından arttırarak bir yandan çocuklarını okutmuş bir yandan da başlarını sokabilecekleri bir evleri olsun diye ev kooperatifine girmiştir. Hayattaki en büyük dayanağı büyük oğlu Yusuf’tur. Suna’nın kafasında güzel günler yakındır. Ev bitince, Yusuf da mezun olup avukat çıkınca, her şey yoluna girecektir. Yıllardır soluksuz çalışan Suna, balıkçı dükkanını kapatıp, evde yalnızca çocukları için yemek pişirecektir. Hatta Yusuf hayırlısıyla bir gün evlenince, Suna da torunlarını sevecektir. Ama zavallı Suna, kurduğu bu güzel hayallere koşarken, kaderin ona takacağı çelmeden habersizdir.