Bir yanda, devletler ve büyük şirketler ittifak içinde küreselleşmeyi ve şirket gücünün yerleşmesini desteklemeyi sürdürürlerken diğer yandan, dünyanın her yanında bu politikalara direnen insanlar ticaret ve finans alanlarının yeniden düzenlenmesini talep ediyorlar ve eski güç kurumlarından uzakta, çok farklı bir gelecek oluşturuyorlar. Topluluklar bir araya gelerek daha insani ölçekli, ekolojik ekonomiler inşa ediyorlar ve bunu yeni bir paradigma üzerine yerleştiriyorlar: yerelleşme ekonomisi. İklim değişikliği ve petrol üretiminin üst sınırının aşılmış olması bize fazla seçim şansı vermiyor: yerelleşmemiz ve ekonomiyi eve getirmemiz lazım. İyi haber şu ki, bu yönde ilerlediğimiz zaman yalnızca dünyayı iyileştirmekler kalmayacak, kendi refahımızı da geri kazanacağız. Mutluluğun Ekonomisi bizden insanlığa olan inancımızı tazelememizi talep ediyor ve daha iyi bir dünya inşa etmenin mümkün olduğuna inanmaya çağırıyor.