Brooklyn'deki genç bir kadının bu coşkulu hikâyesinde Leila (Layla Mohammadi) toplumun ona yansıttığı etiketlerle mücadele ederken bir yandan denge bulmak ve taşıdığı zıt kültürlere kucak açmak için çabalamaktadır. Şamatalı ailesi babasının kalp nakli için New York Şehri'nde bir araya gelince Leila “gerçek” hayatını aile hayatından ayrı tutar. Ancak sırrının açığa çıkmasıyla, kendi hayatı ve annesi Shireen'ın hayatı arasındaki belirgin paralellikler de kendini gösterir. Parlak bir renk paleti, tam yerinde kullanılan mizah unsurları ve canlı dans numaralarıyla bezenmiş olan “Fars Usulü”, taviz vermeden kendi gibi kalmayı başaran bir kadının dürüst portresini bir ailenin içten hikâyesi, aidiyet ve pop müziğin yadsınamaz etkisiyle kusursuz şekilde harmanlamaktadır.